Перевод: со всех языков на русский

с русского на все языки

oyun vermek

  • 1 oyun

    игра́ (ж)
    * * *
    1) врз. игра́

    oyun almak — выи́грать, одержа́ть верх, победи́ть в игре́

    oyun bozmak — а) свести́ на нет заду́манное; расстро́ить за́мыслы; б) хитри́ть

    oyun çıkarmakспорт. показа́ть хоро́шую игру́, успе́шно сыгра́ть

    oyun kurmakспорт. вы́работать та́ктику игры́

    oyun vermek — проигра́ть

    satranç oyunu — игра́ в ша́хматы

    servetini kamilen oyunda yedi bitirdi — он проигра́л всё своё состоя́ние (в карты и т. п.)

    2) театра́льное представле́ние, спекта́кль

    oyuna çıkmak — выходи́ть на сце́ну

    radyo fonik oyun — радиопостано́вка

    3) пля́ска, та́нец

    oyun havası — танцева́льная мело́дия

    oyuna kaldırmak — приглаша́ть на та́нец

    4) пье́са
    5) обма́н, плутовство́, хи́трость; ко́зни, интри́ги

    oyun bozmak — а) расстро́ить за́мыслы, свести́ на нет ко́зни / интри́ги и т. п.; б) хитри́ть, моше́нничать

    oyun etmek / yapmak — а) сыгра́ть злу́ю шу́тку с кем; подшути́ть над кем, разыгра́ть кого; б) обхитри́ть, одура́чить, наду́ть

    oyuna gelmek — быть обма́нутым

    oyuna getirildiğini anladı — он по́нял, что с ним сыгра́ли злу́ю шу́тку

    oyuna kurban gitmek — быть оклеве́танным, стать же́ртвой обма́на / хи́трости / интри́ги

    Türkçe-rusça sözlük > oyun

  • 2 deli

    сумасше́дший
    * * *
    1) сумасше́дший, безу́мный, умалишённый, душевнобольно́й

    deliler yurdu — сумасше́дший дом тж. перен.

    2) перен. бу́йный, бу́рный

    deli ağaç — быстрорасту́щее де́рево

    3) перен. поме́шанный (на ком-чём-л.)

    çocuk delisi — безу́мно лю́бящий дете́й

    kitap delisi — стра́стный книголю́б

    oyun delisi — аза́ртный игро́к

    deli olmak — а) сойти́ с ума́, стать сумасше́дшим; б) стра́шно обра́доваться, обезу́меть от ра́дости; в) сходи́ть с ума́ по кому-чему

    bu kız için deli oluyor — он без ума́ от э́той де́вушки

    ••

    deliye her gün bayramпогов. дураку́ ка́ждый день пра́здник

    delinin eline değnek vermekпогов. пусти́ть козла́ в огоро́д

    - deliye dönmek
    - deli gibi
    - deli kızın çeyizi gibi
    - deli Raziye gibi
    - deli saraylı
    - deli saraylı gibi

    Türkçe-rusça sözlük > deli

См. также в других словарях:

  • oyun vermek — oyunda kaybetmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • oyun — is. 1) Vakit geçirmeye yarayan, belli kuralları olan eğlence Tenis, tavla, dama, çelik çomak, bale oyundur. 2) Kumar Bazıları oyun başından kalkar kalkmaz her şeyi unuturlar. P. Safa 3) Şaşkınlık uyandırıcı hüner Hokkabazın oyunu. Cambazın oyunu …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • el vermek — 1) yardım etmek 2) esk. tarikatlarda mürşit, bir müride, başkalarına yol gösterme izni vermek 3) halk hekimliği ile uğraşan kimse bilgilerini bir başkasına öğretmek 4) kâğıt oyunlarında elde olan veya olmayan sebeplerle oyun üstünlüğünü karşı… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • öğüt vermek — bir kimseye yapması veya yapmaması gereken şeyler için yol göstermek, nasihat etmek Ayağını denk al yavrum, ateşle oyun olmaz, diye öğüt verdi. H. Taner …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • oynamak — nsz 1) Vakit geçirme, eğlenme, oyalanma vb. amaçlarla bir şeyle uğraşmak Çimenler üzerinde çocuklar oynuyor, kuzular otluyor. H. R. Gürpınar 2) Herhangi bir tutku, ilgi vb. sebeple bir şeye kendini vermek Babalar çocuklarının yanında rakı içer,… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • ara — is. 1) İki şeyi birbirinden ayıran uzaklık, açıklık, aralık, boşluk, mesafe 2) İki olguyu, iki olayı birbirinden ayıran zaman, fasıla 3) Kişilerin veya toplulukların birbirine karşı olan durumu veya ilgisi Öğrenciyle öğretmenin arasının daima iyi …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • üflemek — e, i 1) Dudakları büzerek soluğu bir şey üzerine hızla vermek, üfürmek İki senedir sigaralarının dumanlarını burnuma üflediği yetmemiş gibi şimdi de bana oyun etmeye kalkışıyor. A. Gündüz 2) i Yanmakta olan bir şeyi söndürmek veya canlandırmak… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • LAHİYANE TA'ZİB — f. Oyun olsun diye zahmet vermek. Oynarcasına azab vermek …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • hava — is., Ar. hevā 1) Hava yuvarını oluşturan, bütün canlıların solunumuna yarayan, renksiz, kokusuz, akışkan gaz karışımı 2) Meteoroloji ile ilgili olayların bütünü Hava biraz bozukçaydı, dışarıda serin bir yağmur çiseliyordu. M. Ş. Esendal 3)… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • ihtiyaç — is., cı, Ar. iḥtiyāc 1) Gereksinim Oyun, çocuklar için bir ihtiyaçtır. 2) Güçlü istek Şefkatten ölecek derecede hisli, içli bir hâlde bağrıma basmak ihtiyacında idim. R. H. Karay 3) Yoksulluk, yokluk İhtiyaç adamcağızın belini büktü. Birleşik… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • mola — is., İt. mola 1) Yorgunluğu gidermek için duraklama Köye gidinceye kadar iki yerde mola verdik. 2) den. Koyuverme Halatı, mola ettiler. 3) sp. Voleybol ve basketbolda takımların oyun içinde taktik alışverişleri yapmak için aldıkları dinlenme… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»